7 Mart 2010 Pazar

"Museum Night Fever"



Bu yazımın başlığı, bu gece katıldığımız etkinlikten geliyor. Brüksel Güzel Sanatlar merkezinin (BOZAR) düzenlediği bu ilginç organizasyonun bu yıl üçüncü yaş günüymüş. Biz de buralara kadar gelmişken kaçırmak istemedik ve bir hafta öncesinden biletini alıp bu geceyi beklemeye koyulduk.
Ve o gün geldi çattı, ev arkadaşlarımdan birini de gelmeye razı ettikten sonra birkaç kişi koyulduk yola.
"Nedir bu 'Museum Night Fever'?" Akşam 19'da başlayıp gece 1'de tamamlanacak olan 20 müze turunun akabinde 1'den sabah 3'e kadar BOZAR'da devam edecek bir partiden ibaret hoş ve ilginç bir organizasyon. Bu arada bu 20 müzenin 20'si de malum aynı yerde bulunmadığından "shuttle" larla ulaşım sağlandı: Sarı, Kırmızı, Yeşil olmak üzere 3 ayrı otobüs hattı yalnız bu etkinliğin hizmetine sunulmuştu. Ulaşım ücretsiz ancak bir şart var! 8 euro ya aldığımız biletler aslında kağıttan bir bileklik, hem ulaşımda hem de müzelere girişlerde göstermeniz yeterli. Ama şu da gayet aşikar ki 20 müzeyi 6 saatte gezmek pek olası değil, en iyi ihtimal her birine göz ucuyla bakıp bir diğerine koşturmanız gerekecektir ki, biz bu gece onu dahi başaramadık!
İlk durağımız 1 numarada yer alan, sarı otobüs hattı dahilindeki "Endüstri Müzesi"ydi. Bazı tiyatral ve görsel aktivitelerle müzenin ön avlusunu daha şirin ve interaktif bir hale getirmişler. Sırtlarında iğnelerle ve beyaz kostümleriyle garip hareketler ve ses efektleriyle adeta bir tiyatro gösterisi sergileyen gençlerin yanısıra dışarıdaki avluda kızgın ateşte demir döven ustalar da görülmeye değerdi.



İçerdeyse eski zamanlara ait makineler bulunmakta. Bunlardan birkaçı: matbaa makinası, çikolata imalatı makinesi olarak sayılabilir. Farklı renk ve şekillerde şık ve egzantirik sobalar, dantel gibi işlenmiş radyatörler, daktiloları da bulmak mümkündü bu müzede. Geçelim ikincisine... Diğer durağımız ise "Hotel de Ville" müzesi. Burası 3 katlı bir bina ve ilk iki katta, vitrinlerin arkasına gizlenmiş fincanlar, ev eşyaları; heykeller, Brüksel tarihini dönem dönem sergileyen maket şehir planı vs. bulunurken bizi en çok eğlendiren 3. kat oldu! Zira burada, ortaya yığınla bırakılmış farklı abidik gubidik kostümleri giyip, aksesuarları ve perukları takıp takıştırıp fotoğraf çektirme imkanımız oldu. Fotoğraflarıysa biz çekmiyoruz bu arada! İki fotoğrafçı hali hazırda bizi bekliyormuş! Pozlarımızı verdikten sonra fotoğrafta bizi tespit edecekleri ögeleri belirttikten sonra mail adreslerimizi de eklemeyi unutmadık; şimdi fotoğraflarımızın bize ulaşması bekleyeceğiz ama pek umutlu değilim.
Buradan Manneken-Piss'in meşhur kültürel, yöresel kostümlerinin sergilendiği küçük salona...


Üçüncü durağımız "Yahudi Müzesi"ydi.



Sonra ver elini "Enstrüman Müzesi". Ama ne mümkün! Kuyruk sokağın başına kadar uzanıyor!  E, ne yapalım... Haydi "Çizgi Roman" müzesine gidelim, olmadı oradan dönüp tekrar bakarız kuyruk azaldıysa gireriz...
Derken, "Çizgi Roman" müzesinde bulduk kendimizi!





Güzeldi ama diğer müzeler için de geçerli olan burada fazlasıyla elzem! Yani sadece bu müzeyi gezmek için 1 gün yeter mi bilmiyorum... Çok büyük olduğundan değil ama o kadar çok çizgi roman var ki, insanın okumadan geçesi gelmiyor.






Burayı da bir güzel gezip ara ara fotoğrafladıktan sonra önceden planladığımız gibi merkeze dönmeyip ev arkadaşım Laura ve ben eve yollanmaya karar verdik. Saat 12'yi geçiyordu. Müze çılgınlığı sonrası partiyi bekleyenler için belki gece daha yeni başlıyordu ama bende pil bitti.
Gel gör ki şu an bu yorgunluğun üstüne bloguma yazmayı ihmal etmiyorum.
Soğuktu, yorucuydu ama güzeldi bea!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder